29 Kasım 2014 Cumartesi

Zeytinburnu Seyircisiyle Faust Qeyf

faust, zeytinburnu kültür merkezi


Söylemeliyim ki Zeytinburnu'nda özellikle Türk filmi izlemeye giderken ve Zeytinburnu Kültür Merkezi'nin sahnesinde sergilenen tiyatroları izlemeye giderken bir değil iki, değil, üç değil, hatta dört de değil, televizyonda gösterilen son derece samimiyetsiz bal reklamlarındaki kavanoz adedi gibi beş kere düşünmek zorunda kalıyoruz.

Faust'un oynanacağını görünce dedik ki bunu izlemeye kimse gelmez zaten, hadi gidelim. Haliyle bilet almak için de acele etmedik, bi beş dakika önce gider alırız dedik, herkesin izleyeceği tutmuş meğer. Bizim gibi düşünenlerden oluştuğunu tahmin ettiğim grup hemen bilet satışının yapıldığı yerde sıra oluşturmuştu içeri girdiğimizde, biz de hemen arkalarına durduk. E sevindik de aslında bir taraftan, bir tiyatro oyununda salonun dolu olduğunu görmek güzel. Sevinmeden önce daha önce kültür merkezinde izlediğimiz oyunlardaki ses sorunu, sahnede olan biteni arkadan duyamama ve Zeytinburnu izleyicisinin kalitesi (ve ya kalitesizliği) aklımıza gelseydi sevincimiz kursağımızda kalacaktı ama o an için unutmayı tercih ettik sanırım.

Bir çok sahnede oyun izledim, bunu artistlik olsun diye yazmıyorum, Türk izleyicisiyle ilgili genel bir kanaatim var bunu aktarmak için belirtme gereği duyduğumdan yazıyorum, ben bugüne kadar cep telefonunun çalmadığı bir tiyatro ve ya sinema izlemedim. Kimsenin de böyle bir mucizeye şahit olduğunu sanmıyorum. Hal böyleyken bugün izlediğimiz oyunda çalmamasını beklemedik, fakat çaldığında açıp bağıra çağıra, şu an müsait değilim diyerek konuşulacağını da ummuyorduk. Hiç abartmıyorum, sesi sahnedeki oyuncudan daha anlaşılır bir şekilde çıkıyor ve salona hitap ediyordu bu öküzün önde gideni arkadaş. O andan itibaren tiyatroymuş, oyunmuş, konsantrasyonmuş sikti attı elbette. Emin olun salonda 300 kişi olsun bir tane böyle angut çıktığında herkesi etkiliyor. Tabii salondaki insanların 299'unun da aklı başında izleyici olması lazım. Ne yazık ki bu rakam yaşadığım çevrede epey bir az.

Yan kapılardan sürekli girip çıkanlar mı dersin, kendi arasında bitmez bilmeyen fısıldaşma ve kıkırdaşma mı dersin, çalan ve çalmasa bile titreşimde bızzzt bızzzt öten sinirbozucu telefonlar mı dersin, oyuna arada mikrofonla konuşularak dahil edilen metinlerin ses sisteminin tırtlığı yüzünden bir türlü çıkmayıp, oyuncunun bu arızanın giderilene kadar anlayışla beklemesi mi dersin...

Hepsinden öte bir şey var ki, oyun çok güzeldi.

Faust'u izlerken oyunun içinde bulunan şeytan haricinde etrafta bulunan şeytanları saymazsak epey iyiydi hatta. Ayakta alkışlanması gerekirdi, heves bırakmadılar...

Daha önce de buna benzer bir yazıyı izlediğimiz bir Türk filmi üzerine yazmıştım. Ona ulaşmak için de hemen aşağıdaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.





29.11.2014