-HATIRALAR GEÇİDİ- Çocukluğum
Ninja Kaplumbağa manyaa olmakla geçti, çocukluk derken bebeklikle
karışık çocukluk yani, bildiğin cücük. Uyku uyumadan sinsi
gibi sabahın 5 ve ya 6 sında kalkmak için yatağa değil pusuya
yatmak, o saatlerde başlardı çünkü bu meret... Jenerik müziğiyle
birlikte ''TEENAGE MUTANT NİNJA TURTLESS...'' diye devam eden müziğe
kendini öyle bir kaptırmak ki gece dönen ve o saatte uyumanın
gözüne vuran dayını her defasında unutmak ve uyandığında
''LAN YATSANA HIMINISKTMNMANYAKTÖBEESTAF...'' diye zorla pısıp
yatırılmak... Götüne baka baka televizyonu kapatıp yatmanın
verdiği o hüzünü hiç unutamam, sonrasında dayımın uyumasını
beklerdim ben gene gerçi açmak için! Ama bu sefer onun kulağına
gitmeyecek derecede kısıp, duyabilmek için ise televizyonla aramda
10 santimetre mesafe olacak şekilde alırdım yerimi... Bu
anlattıklarım daha dışarı çıkarken kucakta taşındığım,
yürümeme ise elimi kerpeten misali tutmak suretiyle izin verildiği
dönemlerden, bir gün civarımızdaki büyük bir alışveriş
merkezine gitmişiz, ulan ne göriim! AMAN ALLAH'IM BİR DE NE GÖRİİM
LAN!!! Ninja Kaplumbağaların oyuncakları gelmiş!!! ama öle çakma
oyuncaklardan değil kafaları filan dönüyo, kolları aşağı
yukarı inip çıkabiliyo amk! (o zamanlar çok önemliydi bu
ayrıntılar benim için, bi oyuncakta aradığım en önemli
özellikler bunlardı, kol hadi neyse de kafa döncek aga) Tabi
çocuğum, efendi gibi istesem biliyorum ki alınmayacak, ''Bakın
ebeveynlerim, ben çok küçük olduğumdan böyle abuk subuk çizgi
film karakterlerine hasta olabilirim, siz de bu karakterlerin
oyuncaklarına bi dünya para vermek istemiyor olabilirsiniz ama...
ama... gerçekten ihtiyacım var! Bu sebeple bunu bana alır mısınız,
bak kafa da dönüyor mis gibi...'' desem o oyuncağın alınma
ihtimali daha da düşük olur, efendiliğin sökmediği devirlerden
biri çocukluk çağı malumunuz... Neyse ben tabi avazım çıktığınca
direk olaya girdim, bi güzel orayı ayağa kaldırdım! O BEBEĞİ
İSTİYORUM, mesajını evrene yolladım... İletildi raporu geldi
ama, geri de dönülmüyor, lan acaba sms hakkı mı bitti ya da
mesaj mı ulaşmadı diye aynı mesajı bi daha yolladım, yetmedi
ödemeli de attım (bağırmanın üzerine ağlamaya da başladım
yani) Ben olayın buradan sonrasını hatırlamıyorum, bizimkilerin
anlattığına göre onların o oyuncağı alabilmesi zaten mümkün
değilmiş, çünkü zalım oyuncak babamın aldığı maaşdan daha
pahalıymış (bak bak,eee?) Ben evrene nasıl acındırdıysam
kendimi bi adam çıkagelmiş, iyi giyimli bir herif işte, belli ki
zengin... Çocuklara blöf yaparlar ya ''iyi biz gidiyoz sen kal''
gibisinden gelmeye ikna etmek için, beni öyle kandırmaya
çalıştıkları bi an adam alıyor beni kucağına oyuncakların
olduğu yere götürüyor geri, ninja kaplumbağamızı alıp kasaya
yöneliyoruz, orada ödüyor bu adam parasını (bu olaylar olurken
bizimkiler deli gibi beni arıyorlar alışveriş merkezinin içinde)
Sonrasında ben oyuncağıma ailem de bana kavuşuyor, teşekkür
ediyorlar adama, söylediklerine göre bu zengin herif beni evlatlık
istemiş bizimkilerden, vermemişler, mis gibi zengin adammış
aslında, hımm... Neyse, oyuncağı da alınca benim havamdan
geçilmemiştir lan diğer çocuklar arasında, kesin
oynattırmamışımdır kimseye, oyuncak cepte olunca ben hedefi
yükselttim, şöyle ki; lan kaplumbağacılık oynarken Mikelenjelo
olucam olamıyorum, ''Mikelenjelo ben olucam'' der demez, bi p*ç
çıkıyor böle çocuk mu büyük mü belli olmayan yarı ergenimsi,
o çocukluktan hafif büyümeye doğru olan arafta bi kısım var ya
öyle biri, ''Nası oluyomuşun Mikelenjelo sen ya, hani mumçakan,
Mikelenjelo ben olcam'' deyip çıkarıyordu pantolonuna sıkıştırdığı
mumçakayı, e mumçakan yok bişey de diyemiyosun. İşte ben de
dedim ki oyuncak cepte, sıra mumçakada, gittim evrene mesaj
yolladım (anneme babama neyin ağladım) Benim de mumçakam olsaa,
anne bana niye almıyorsunuz, biz de niye yok! (İlgilenilmedi
tabi..). Babam da gidip ağlamadı birahanelerde filan ''Herkesin
mumçakası varmış ha! Herkesin mumçakası varmış!!! NEDEN BENİM
OĞLUMUN MUMÇAKASI YOK LAN!!!'' O sıra bu deliliğim, yerini Ninja
Kaplumbağalar Dergisine bıraktı, 5 lira mıydı 5000 bin lira mı
tam hatırlamıyorum, gittim bigün istedim bu parayı, büyük bir
meblaydı bizimkiler için, ne yapıcamı sordular söyleyince de
konu kapandı hemen... Fakat hep çok istediğim bir şey için
kapılar açılırdı önüme, gelin arabası geçiyordu bigün
sokaktan, deli gibi koşuyorduk peşinden ve
arabadan atılan zarfları yakalama telaşındaydık, hop, kaptım birini, fakat bi
ağırlık var! Zarfın diğer ucunda bir el daha? Başka bi çocukla
aynı anda yakalamışız! Tabi çocuk inadı var ikimizde de,
bırakmıyoruz, başladık çekiştirmeye, bi o bıraksana lan diyo
bi ben, en son çeke çeke zarfı yırtmaya kadar vardı olay, fakat
şans işte, paralı olan kısım bende kalmıştı, koşarak
uzaklaştım... Evde zarfın içindeki paraya baktım, bir de ne
göriim! AMAN ALLAH'IM NE GÖRİİM!!! 5 bin lira, tam da Ninja
Kaplumbağa Dergisini alacak para, ne eksik ne fazla! Müthiş bir
şeydi benim için, o dergiyi alabilecektim!.. Fakat?!. O an bir şey
oldu! Düşündüm, düşündüm... Lan, oyuncak istedim oyuncağı
başkası aldı! Mumçakam yok ama yapsa onu da başkası yapıcak, e
dergi alıcam zarfdan çıkan para olmasa alamıcaktım... Vazgeçtim,
dergi almaktan da, mumçaka istemekten de, oyuncaktan da... Gittim
anneme verdim parayı, oyuncağın da yüzüne bile bakmadım bir
daha... İnsan kendi göbeğini kendi kesmeli, başkalarının
imkanıyla ve ya tesadüfi olmazdı hayranlık, gücün yetmiyorsa
olmayacaksın hayran, kendine yetmiyorsan olmayacaksın Mikelenjelo!
Oyuncak istiyorsan yapmayacaksın kimseye lolo... (bu son cümle
olmasa daha iyiydi)
-Gidip kaptım annemin oklavasını
Donatello oldum, Rafael'in çatalını gördüm, Leonardo'ya
kalemimle saldırdım, kalem kılıçtan keskindi nasılsa...
Ersin Perk