7 Eylül 2013 Cumartesi

İhtiyaç Duyuyorum Sana

ben sana çok ihtiyaç duyuyorum, kalbine yatıp huzur bulmaya, gözlerinin içine girip sonsuzluğa yolculuk etmeye, ellerinin ısısıyla yanmaya, saçlarına dokunup tüm dertlerimi unutmaya ihtiyacım oluyor
ben çok ihtiyaç duyuyorum sana
her şey üstüme geldiğinde
umudumu yitirdiğimde
çaresiz hissettiğimde
tutunacak tek dalım oluyorsun çünkü
ben çok ihtiyaç duyuyorum sana
daha önce hiç sevmediğimin , gerçek sevgiyi tatmadığımın elle tutulur örneği olduğun için çok ihtiyaç duyuyorum sana
sen olmazsan sevgiyi unuturum , ne olduğunu bilemem diye korkuyorum
sevginin ne olduğuyla ilgili bir fikrim kalmaz çünkü o zaman
ben hiç sevmemişim ve hiç canım yanmamış seni tanıyıp aşık olana kadar
ben hiç, biri ağlıyor diye sonsuz olmak yokolmak istemedim daha önce
ben hiç , birinin canı yanınca benliğime kadar sızlamadım
ben hiç gülmedim hiç ağlamadım hiç sevinmedim seninle yaşadıklarımı görünce
ben hiç varolmadım
ben hiç nefes almadım
meğer ben hiç yaşamamışım senden önce
yokmuşum
varolmuşum
iyi ki varsın
iyi ki
çünkü
ben çok ihtiyaç duyuyorum sana

...

Ersin PERK

ersin perk, yazı, şiir oku

6 Eylül 2013 Cuma

ÇÜNKÜ BENİM KAHRAMANLARIM HALA "NİNJA KAPLUMBAĞALAR"

-HATIRALAR GEÇİDİ- Çocukluğum Ninja Kaplumbağa manyaa olmakla geçti, çocukluk derken bebeklikle karışık çocukluk yani, bildiğin cücük. Uyku uyumadan sinsi gibi sabahın 5 ve ya 6 sında kalkmak için yatağa değil pusuya yatmak, o saatlerde başlardı çünkü bu meret... Jenerik müziğiyle birlikte ''TEENAGE MUTANT NİNJA TURTLESS...'' diye devam eden müziğe kendini öyle bir kaptırmak ki gece dönen ve o saatte uyumanın gözüne vuran dayını her defasında unutmak ve uyandığında ''LAN YATSANA HIMINISKTMNMANYAKTÖBEESTAF...'' diye zorla pısıp yatırılmak... Götüne baka baka televizyonu kapatıp yatmanın verdiği o hüzünü hiç unutamam, sonrasında dayımın uyumasını beklerdim ben gene gerçi açmak için! Ama bu sefer onun kulağına gitmeyecek derecede kısıp, duyabilmek için ise televizyonla aramda 10 santimetre mesafe olacak şekilde alırdım yerimi... Bu anlattıklarım daha dışarı çıkarken kucakta taşındığım, yürümeme ise elimi kerpeten misali tutmak suretiyle izin verildiği dönemlerden, bir gün civarımızdaki büyük bir alışveriş merkezine gitmişiz, ulan ne göriim! AMAN ALLAH'IM BİR DE NE GÖRİİM LAN!!! Ninja Kaplumbağaların oyuncakları gelmiş!!! ama öle çakma oyuncaklardan değil kafaları filan dönüyo, kolları aşağı yukarı inip çıkabiliyo amk! (o zamanlar çok önemliydi bu ayrıntılar benim için, bi oyuncakta aradığım en önemli özellikler bunlardı, kol hadi neyse de kafa döncek aga) Tabi çocuğum, efendi gibi istesem biliyorum ki alınmayacak, ''Bakın ebeveynlerim, ben çok küçük olduğumdan böyle abuk subuk çizgi film karakterlerine hasta olabilirim, siz de bu karakterlerin oyuncaklarına bi dünya para vermek istemiyor olabilirsiniz ama... ama... gerçekten ihtiyacım var! Bu sebeple bunu bana alır mısınız, bak kafa da dönüyor mis gibi...'' desem o oyuncağın alınma ihtimali daha da düşük olur, efendiliğin sökmediği devirlerden biri çocukluk çağı malumunuz... Neyse ben tabi avazım çıktığınca direk olaya girdim, bi güzel orayı ayağa kaldırdım! O BEBEĞİ İSTİYORUM, mesajını evrene yolladım... İletildi raporu geldi ama, geri de dönülmüyor, lan acaba sms hakkı mı bitti ya da mesaj mı ulaşmadı diye aynı mesajı bi daha yolladım, yetmedi ödemeli de attım (bağırmanın üzerine ağlamaya da başladım yani) Ben olayın buradan sonrasını hatırlamıyorum, bizimkilerin anlattığına göre onların o oyuncağı alabilmesi zaten mümkün değilmiş, çünkü zalım oyuncak babamın aldığı maaşdan daha pahalıymış (bak bak,eee?) Ben evrene nasıl acındırdıysam kendimi bi adam çıkagelmiş, iyi giyimli bir herif işte, belli ki zengin... Çocuklara blöf yaparlar ya ''iyi biz gidiyoz sen kal'' gibisinden gelmeye ikna etmek için, beni öyle kandırmaya çalıştıkları bi an adam alıyor beni kucağına oyuncakların olduğu yere götürüyor geri, ninja kaplumbağamızı alıp kasaya yöneliyoruz, orada ödüyor bu adam parasını (bu olaylar olurken bizimkiler deli gibi beni arıyorlar alışveriş merkezinin içinde) Sonrasında ben oyuncağıma ailem de bana kavuşuyor, teşekkür ediyorlar adama, söylediklerine göre bu zengin herif beni evlatlık istemiş bizimkilerden, vermemişler, mis gibi zengin adammış aslında, hımm... Neyse, oyuncağı da alınca benim havamdan geçilmemiştir lan diğer çocuklar arasında, kesin oynattırmamışımdır kimseye, oyuncak cepte olunca ben hedefi yükselttim, şöyle ki; lan kaplumbağacılık oynarken Mikelenjelo olucam olamıyorum, ''Mikelenjelo ben olucam'' der demez, bi p*ç çıkıyor böle çocuk mu büyük mü belli olmayan yarı ergenimsi, o çocukluktan hafif büyümeye doğru olan arafta bi kısım var ya öyle biri, ''Nası oluyomuşun Mikelenjelo sen ya, hani mumçakan, Mikelenjelo ben olcam'' deyip çıkarıyordu pantolonuna sıkıştırdığı mumçakayı, e mumçakan yok bişey de diyemiyosun. İşte ben de dedim ki oyuncak cepte, sıra mumçakada, gittim evrene mesaj yolladım (anneme babama neyin ağladım) Benim de mumçakam olsaa, anne bana niye almıyorsunuz, biz de niye yok! (İlgilenilmedi tabi..). Babam da gidip ağlamadı birahanelerde filan ''Herkesin mumçakası varmış ha! Herkesin mumçakası varmış!!! NEDEN BENİM OĞLUMUN MUMÇAKASI YOK LAN!!!'' O sıra bu deliliğim, yerini Ninja Kaplumbağalar Dergisine bıraktı, 5 lira mıydı 5000 bin lira mı tam hatırlamıyorum, gittim bigün istedim bu parayı, büyük bir meblaydı bizimkiler için, ne yapıcamı sordular söyleyince de konu kapandı hemen... Fakat hep çok istediğim bir şey için kapılar açılırdı önüme, gelin arabası geçiyordu bigün sokaktan, deli gibi koşuyorduk peşinden ve arabadan atılan zarfları yakalama telaşındaydık, hop, kaptım birini, fakat bi ağırlık var! Zarfın diğer ucunda bir el daha? Başka bi çocukla aynı anda yakalamışız! Tabi çocuk inadı var ikimizde de, bırakmıyoruz, başladık çekiştirmeye, bi o bıraksana lan diyo bi ben, en son çeke çeke zarfı yırtmaya kadar vardı olay, fakat şans işte, paralı olan kısım bende kalmıştı, koşarak uzaklaştım... Evde zarfın içindeki paraya baktım, bir de ne göriim! AMAN ALLAH'IM NE GÖRİİM!!! 5 bin lira, tam da Ninja Kaplumbağa Dergisini alacak para, ne eksik ne fazla! Müthiş bir şeydi benim için, o dergiyi alabilecektim!.. Fakat?!. O an bir şey oldu! Düşündüm, düşündüm... Lan, oyuncak istedim oyuncağı başkası aldı! Mumçakam yok ama yapsa onu da başkası yapıcak, e dergi alıcam zarfdan çıkan para olmasa alamıcaktım... Vazgeçtim, dergi almaktan da, mumçaka istemekten de, oyuncaktan da... Gittim anneme verdim parayı, oyuncağın da yüzüne bile bakmadım bir daha... İnsan kendi göbeğini kendi kesmeli, başkalarının imkanıyla ve ya tesadüfi olmazdı hayranlık, gücün yetmiyorsa olmayacaksın hayran, kendine yetmiyorsan olmayacaksın Mikelenjelo! Oyuncak istiyorsan yapmayacaksın kimseye lolo... (bu son cümle olmasa daha iyiydi)


-Gidip kaptım annemin oklavasını Donatello oldum, Rafael'in çatalını gördüm, Leonardo'ya kalemimle saldırdım, kalem kılıçtan keskindi nasılsa...


Ersin Perk 


en komik karikatür, ersin perk, karikatür, komik, komik karikatürler, mizah, karikaturler, komik karikatur, ninja turtles, Michelangelo, mikalenjelo


3 Eylül 2013 Salı

Hz. Mevlana sizin oyuncağınız mı! Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy babanızın oğlu mu!

Benim siyasetle işim yoktur, hiç bir tarafı da tutmam... Sosyal Medya dediğimiz olaydan en büyük nemalanan kısmın siyasiler olduğunu biliyoruz, profilimdeki bir çok sosyal medyacı arkadaş da bir zaman önce twitterdeki büyük hesapların para karşılığında satılması için çalışma başlatıldığını bilirler, üstü kapalı bir şekilde anladık ki, bu twitter hesaplarını eksik oldukları, tek yenik oldukları, ele geçiremedikleri ve gerçeklerin konuşulduğu tek yeri de kendi lehlerine çevirmek için istedikleriydi... Neyse bu sadece bir yorum uzatmadan bitiricem, bu alana da yönelip siyasi hashtagleri tt yaptılar falan filan... Siyasetle işimin ve tarafımın olmadığını söylemiştim, ancak yorum da yapamıyor değilim, mesela x partimizin İslamı, baş örtüsünü, dini ve insanın zayıf olduğu her alanı kullanıp vicdanları sömürdüğünü görüyorum, görülmeyecek gibi de değil, bu satırları bana yazdıran az önce twitter'de tt de olan siyasi bir hashtagdir, #BenimiçinUstanınHikayesi adı altında atılan tweetler, beni sinirlendiren bu hashtag'e bu partiyi tutan insanların attığı destek tweetleri değil elbette, beni sinirlendiren Hz. Mevlana, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl isimlerini kullanarak 100 binlerce takipçiye ulaşan ve bu siyasi hashtage destek verenler... Nasıl ya, Hz. Mevlana sizin oyuncağınız mı! Necip Fazıl, Mehmet Akif Ersoy babanızın oğlu mu! Parti adına kullanılabilecek isimler mi bunlar, çıkar için kullanılabilecek isimler mi peki! Bu kadar nasıl gözleri hırs bürür... Bu isimlerin adına taraf tutulması etik mi diyorsun, bi denyo çıkıp, "ortak nokta İslami değerlerle yaşamak olmasın sakın?" diye savunmaya çalışıyor, belli bir kesimin her yaptığı yanlışta hatada şerefsizlikte kendini İslamiyet kalkanına alması yeter artık! Denize giren insanın zaten onu gören herkese "ben denizdeyim" demesi gibi çoğu insanın dini yaşaması, kimse yaşama demiyor kardeşim yaşayın maneviyatınızı, fakat bu mahrem bir şeydir, sizin yaptığınız din ile şov yapmak oluyor dini yaşamak değil, denizdeysen kimseye söylemene gerek yok denizdesin amk işte, dindarsan da dindarsındır yaşa bunu kimsenin gözüne sokmana gerek yok, sağla solla çatışarak değil Allah ile yaşa, Allah için yaşa... Bırakın değerlerimizi, bırakın maneviyatımızı, kullanmayın dinimizi, yemeyin hakkımızı, herkese saygılar selamlar...


Ersin PERK
Hz Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, twitter, hashtag, sosyal medya

Hz Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, twitter, hashtag, sosyal medya

Hz Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, twitter, hashtag, sosyal medya